DİĞER
"Joyce, Homeros’un metnini gerçekten ‘devrimci’ bir kanavaya oturtur... Dil plastiğinin modern bilincin en önemli kurucu öğesi olduğunu o tarihte yakalamıştır. Eliot’un metni ise bugün bize muhafazakârlığın modern bir kavram olduğunu yeniden öğretiyor. Modern-muhafazakâr bir eser Çorak Ülke. Joyce’un delimsirek, ve metni de okuru da çıldırtan, hatta yıpratan ‘genç’ arayışlarına karşın Eliot ‘yaşlı’ bir sestir."
"İyi bir Auster okuyucusu bir yerden sonra hep aynı romanı okuduğu izlenimine kapılabilir. Bunun bir zayıflık olarak görülmesinden ziyade, tutkulu bir romancının kendi yazı evrenini kurması olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak aynı zamanda da bu durum, onun metinlerinin ulusal alegori yaklaşımı çerçevesinden de okunabileceğinin bir örneğidir."
"Hatırlamak sadece doğal olarak yaşanan bir şey değildir, bilinçli bir çabayı ya da bakışı da gerektirir. Proust’vari bir bilinç akışını tetikleyebilecek ‘doğal’ bir hatırlama silsilesi mümkündür, ama insanın bazen de hatırlamayı hatırlaması, bakışı yoğunlaştırması da gerekir."
"İyi bir yazarın çevirdiği yazarlara bakarkenki içgörüsü benzersiz bir şeydir."
"Bugün Türkiye’de yaşanan onca adaletsizlik ve hukuksuzlukta, böylesi korkunç bir savaşa gösterilen kayıtsızlıkta, savaşın korkunç yüzünü tüm çıplaklığıyla ortaya koymayan yazarların, gazetecilerin, bu yazıları yayınlamayan medya kuruluşlarının, bu korkunç savaşa ilişkin eserleri basmayan yayınevlerinin büyük günahı var."
"Ball'a göre teknoloji kodamanları kodlar, algoritmalar, yapay zekâlar falan derken karşısında kalakaldığımız ve onlara teslim olduğumuz bir distopyanın peşindeler. Buna karşılık Ball kendi misyonunu, bütün bu kurgunun arkasındaki sade işleyişi ortaya çıkartmak olarak özetliyor."
Cesur Yeni Dünya, Godard ve Cumartesi Gecesi Ateşi… Sistemin sürdürülebilirliğini sağlayan şey hafta sonu ile simgelenen özgürlük illüzyonuysa, hafta sonu ortadan kalktığında neler oluyor?
"Bugünün dertleriyle yüz yıl öncesinin dertleri bir değildir, ama dert hep vardı, hep olacak. Bugün köprü trafiğinde takılıp kalanlar, örneğin bir zamanlar iki üç senede bir İstanbul’u kasıp kavuran veba salgınlarını hatırlayıp avutabilirler kendilerini."
"Olay asla aradığımız yerde bulunmaz, ancak hiç beklemediğimiz yerde karşımıza çıkabilir. Demek ki yaşamımızın önemli olaylarıyla aramızda tuhaf bir ilişki vardır. Başımıza geldiğinde anlamayız, çok geç anlarız. Anlama zaten bu gecikmedir. Önemli diye düşündüğümüz olayların aslında hiç önemi olmadığının anlaşıldığı bir zaman gelir, asıl önemli olanları ise hiç fark etmemişizdir bile."
"Kitabın alt başlığı, Bazı Toplumsal Kalkınma Planlarının Başarısızlık Hikâyeleri, yazarın perspektifini muzipçe ifade ediyor aslında. Çok iyi hesaplanmış, çok iyi planlanmış bir doğa, bir toplum, bir kent, bir devrim veya rejim nasıl olur da başarısız olur? Hani modern hümanist projeler insanlığı ileriye taşıyacaktı, toplumları refaha ulaştıracaktı?"
"Bridle her şeyi kesin olarak bilebileceğimiz, bu bilgilerle dünyayı düzeltebileceğimiz ideali güçlendikçe, dünyanın daha da anlaşılmaz bir karmaşıklığa sürüklendiğini söylüyor. Bunu tersine çevirmenin yolu ise yeni teknolojilerin sol bir siyasetin etkisiyle ehlileştirilmesi değil, bütün sistemin şeffaflık ve kamu yararı ilkeleriyle yeniden düzenlenmesi ona göre."
Canan Aydın, yazar ve çevirmen Fuat Sevimay ile son romanı Benden'iz James Joyce'u konuştu: Joyce nasıl olup da İstanbul'a geldi? Gelmek için neden 16 Haziran 2013 tarihini seçti? Joyce okumak sanıldığı kadar zor hatta imkânsız mıdır? Benden’iz James Joyce, yoksa bir İstanbul masalı mıdır?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.